tenezzül

tenezzül
阿́ is.
1. 屈尊, 降低身分, 俯就
2. (价格)降低, 减少
◇ \tenezzül buyurmak 赐予, 俯允 \tenezzül etmek 1) 屈尊(做某事或获得某物), 降低身分(做某事或获得某物), 俯就; 惠允, 首肯: Tavsiyemi kabule tenezzül etmişti. 他首肯了我的建议。Dünyanın geçici menfaatlerine, koltuklarına, makamlarına tenezzül etmek müminin karakteri değildir. 汲汲世间官禄不是教徒的性格。Bana karşı son derece katı davranırdı, öyle her karşılaşmamızda yüz verip konuşmazdı. Tenezzül edip bakacak olsa bile alaycı gözlerini yüzüme dikerdi. 他对我十分生硬, 每次见面对我看也不看理也不理, 即使赏脸看我一眼, 他也会会以嘲讽的目光直视我的脸。 2) (价格)降低, 下降 (-mak) \tenezzülünde bulunmak 屈尊, 俯就

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • tenezzül — is., Ar. tenezzul Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tenezzül etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tenezzül etmek — 1) alçak gönüllülük göstermek ... onlara eliniz eteğiniz sürünmez, tenezzül edip başınızı çevirmeyebilirsiniz. R. H. Karay 2) kendi durumuna, düzeyine aykırı düşen bir şeyi veya işi kabul etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tenezzül — (A.) [ لﺰﻨﺕ ] 1. alçalma. 2. alçakgönüllülük …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • TENEZZÜL — (C.: Tenezzülât) İnme, düşme. Aşağılama. * Gönül alçaklığı. Karşısındakinin seviyesine göre tevâzu ile konuşmak. * Yavaş yavaş inmek. Mekânını yukarıdan aşağıya nakletmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • tenezzül — inme; alçalma; düşme; kendine aykırı gelen bir işi veya durumu kabul etme …   Hukuk Sözlüğü

  • TENEZZÜL-Ü EMTAR — Yağmur yağması. Yağmur katrelerinin inişi …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • kolcu — is. 1) Bir şeyi korumak için bekleyen veya kol gezen görevli, muhafız Eski omuzdaşları gibi ne kahve ne kuşçu dükkânı açmaya ne kolcu yazılmaya ne de gazete müvezziliğine tenezzül etti. Ö. Seyfettin 2) esk. Hizmetçilere çalışacak ev bulan kimse… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • külkedisi — sf. 1) Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan (kimse) 2) Uyuşuk, miskin (kimse) 3) Pasaklı, görgüsüz (kadın) O kibar adam bu külkedisine tenezzül eder mi hiç. E. E. Talu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mağrurlanmak — nsz Kurumlanmak, gururlanmak, kibirlenmek, kendini beğenmek ... hakikati unutmaz, mağrurlanmaz, para, servet, ihtişam, saltanat gibi şeylere tenezzül bile etmezdi. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • omuzdaş — is. Aynı amaçla ve birlikte hareket eden kimse, ayaktaş, hempa Eski omuzdaşları gibi ne kahve ne kuşçu dükkânı açmaya ne kolcu yazılmaya ne de gazete müvezziliğine tenezzül etti. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tebcil — is., esk., Ar. tebcīl Yüceltme, ululama Onlar gürültülü tebcile, pohpoha, alayişe tenezzül etmezler. Ö. Seyfettin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tebcil etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”